Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Küçük bir çocuğa varıncaya kadar herkese sonsuz saygı göstermek ve buna karşılık saygı görmek büyük isteğiydi. Lütuf ve minnet altında kalmamak ve hayatta kimseye yük olmamak onun başlıca kaygısıydı. Düzenseverlik, hayır işlemek, her şeyde incelik, zariflik, davranışlarında sonsuz bir dürüstlük isteyen, kalabalıkdan ürken, olduğundan başka görünmekden ve merasimden hoşlanmayan bir yaradılışı; taşkınlıklardan, özellikle kozmopolitlikden, yabancı hayranlığından ve züppelikden iğrenip nefret eden bir seciyesi vardı.
Sayfa 10
Fikret'in kız kardeşi Sıdıka hanım, Servet-i Fünun yazarlarından Müftüoğlu Ahmed Hikmet'in kardeşi Refik Bey ile evlenmiştir. Rübab şairi, kız kardeşinin ölümünü Refik Bey'in ona karşı çok kötü davranmasından bildiği için şiirlerinde ağır bir dil kullanmış, bundan dolayı Ahmed Hikmet ile aralara açılmıştır.
Sayfa 126 - Dergâh YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Öz Bilgisiyle Yakarış
"Ulu Tanrı! Gün batıyor ; sevgili korkun gönlümde doğuyor. Kumral akşam, bana sessizlik içinde büyüklüğünü fısıldıyor... Bu alaca karanlıklar arasında bir kulun, dilmaç kullanmadan, öz bilgisiyle sana diller dökmek istiyor. Ödünç giyim almadan, kendi çaputlariyle karşına çıkmak istiyor. Onun yalvarışlarını dinlemez misin? " Müftüoğlu Ahmed Hikmet
Sayfa 57 - Kubbealtı Yayınları
Bir tütüncü dükkânında Boğaziçi'nin, Halic'in ve Sultan Ahmed Câmii'nin resimleri bulunan üç kartpostal gördü ve hemen aldı. Yakındaki bir çiçekçiden gül ve lâleden ibâret bir demet yaptırdı. Kartları çiçeklerin arasına sıkıştırdı ve Gönül Hanım'a sunarken: -Türklerin müşterek vatanlarının muhabbeti sizin çiçek kalbinizde böylece saklı kalsın, dedi.
Müftüoğlu Ahmed Hikmet'in aziz rûhu, meftûnu bulunduğu Türk'ün yüce inceliği ve destânî kahramanlığı ile doluydu. Geniş ve açık alnında, ulu milletinin karasevdâsı yazılı mutlu bir insandı.
...Müftüoğlu Ahmed Hikmet'in güzel bir benzetmesi var. Bir millet mahvolur; her şeyiyle tükenir; orduları yok edilir; ama o milletin cevherini aksettiren, tozlu sayfalarda bulunan şiire bir çocuk uzanınca, o milletin tekrar var olmasının tohumu toprağa düşmüş demektir diyor.
Reklam
“ Gönül Hanım’da Müftüoğlu Ahmed Hikmet Bey, Türk gençlerine, dedelerinin geldiği Anayurdu tanıtıyor ve Türklerin orada ne büyük bir devlet ve medeniyet kurduklarını haber veriyor. Büyük Türkçü edîb, kendisini kaybeden Türk’e: “ Kendini bul!” diyor. “
Diyarbakır'dan İstanbul’a geldiğimde aldığım ilk kitap Leon Cahun'un Asya Tarihi oldu. Sanki, Pan-Türkizm ülküsünü yüreklendirmek için yazılmıştı. Çocukluğumdan beri Türk milletinin sosyolojisini ve psikolojisini incelemek için harcadığım çabaların ürünleri kafamın içinde istif edilmiş halde duruyordu. Dil meselesinin hallini yeterli görmüyor, Türkçülüğü bütün ülkü ve programlarıyla (birlikte) ortaya atma gereğini duyuyordum... Bunları içeren Turan manzumesini yazarak Genç Kalemler dergisine verdim. Manzume tam zamanında yayımlanmış oldu. Çünkü Osmanlıcılığın ve İslam ittihatçılığının (Birliğinin) ülke için tehlikeli olduğunu görenler kurtarıcı bir ülkü arıyorlardı. Turan bu ülkünün ilk kıvılcımı oldu. Bundan sonra, Müftüoğlu Ahmed Hikmet Bey (1870-1927), Halide Hanım (Halide Edip Adıvar, 1882- 1964), Hamdullah Suphi Bey (Tanrıöver, 1886-1966), Köprülüzade Fuad Bey (Fuad Köprülü, 1890-1966) ve Mehmet Emin Bey (Yurdakul, 1869-1944) bu doğrultuda eserler verdiler.
11 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.